İşyerinde meydana gelen iş kazaları nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğu öncelikle kusura dayanmaktadır. Kusur sorumluluğunda, sorumluluğun doğması için kusur unsuru yanında, zarar, nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının da bulunması gerekmektedir. Ancak kusur unsuru, sorumluluğun kurucu unsurudur. Kusur yanında, işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için, işyeri koşullarından kaynaklanan tehlike ile ortaya çıkan zarar arasında uygun nedensellik bağının da bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde işverenin sorumluluğuna gidilemez.
Kusur sorumluluğunun sosyal, ekonomik ve kültürel alanda yaşanan gelişmeler ve değişimlerin etkisiyle yetersiz kaldığı düşüncesinden hareketle, Yargıtay tarafından sorumluluğun kaynağının, tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluk olduğu esası benimsemiştir. Kusursuz sorumlulukta işverenin iş kazasından sorumlu olması için kusurlu olmasına gerek yoktur. İş kazası ile kaza sonucunda ortaya çıkan zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması işverenin sorumlu olması için yeterlidir. Başka herhangi bir şart aranmamaktadır. Zarar gören kimsenin kusur durumunu ispat etmeye çalışmasına da gerek yoktur. Ancak, kusursuz sorumluluk iç hukuk sisteminde düzenlenmemiştir. Bu nedenle, kusursuz sorumluluk anlayışına İş yerinde meydana gelen iş kazalarından dolayı işverenin (ve diğer sorumluların) hukuki sorumluluğuna gidilebilmesi için, işverenin (ve diğer sorumluların) kusurlu olması gerekir.
Diğer taraftan, önüne geçilebilmesi mümkün olmayan iş kazalarından dolayı işverenin hukuki sorumluluğunun ne olacağı konusu da oldukça önemlidir. Bu durumda hakkaniyet gereği işverenler sorumlu tutulabilmektedir. Ancak, iş kazalarının tümüyle kaçınılmaz olduğu durumlarda işverenin sorumluluğundan söz edilememektedir.Nitekim Nitekim Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/2599 E., 2021/7354 K., 01.06.2021 tarihli yeni kararında,
“I-İSTEM
özetle, sigortalının davalı kurum işçisi olarak maden ocağında çalışmakta iken 30/04/2013 tarihinde kalp krizi geçirmesi sonucu sürekli iş göremezliğe uğradığı iddiasıyla 1,00-TL maddi, 40.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
hükme esas alınan kusur raporunda kazanın meydana gelişinde % 50 kaçınılmazlık olduğu, dava dışı … İnşaat ve Tic. A.Ş.’nin % 35 oranında, TTK nın % 10 oranında ve davacının % 5 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği,
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya kapsamından sigortalının davalı işyeri maden ocağında Maden İşçisi olarak çalışmakta iken, 30/04/2013 tarihinde yeraltında galeride süren kama çalışması yaptığı bir sırada aniden yere yığıldığı ve orada bulunan diğer arkadaşları tarafından kuyu dibine getirilerek ocak dışına çıkarılıp, hastaneye gönderildiği, hastanede yapılan tetkiklerde “Kalp Krizi” geçirdiğinin anlaşıldığı, meydana gelen olay ile ilgili olarak İlk Derece Mahkemesince tek kusur raporu alındığı, 31/10/2018 tarihli anılan bu raporda; kazanın meydana gelişinde % 50 kaçınılmazlık olduğu, dava dışı … İnşaat ve Tic. A.Ş’nin % 35 oranında, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü’nün % 10 oranında ve davacının % 5 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, mahkemece bu rapora itibar edilerek karar verildiği, ancak düzenlenen işbu raporun oluşa uygun olmadığı anlaşılmaktadır…
2-Öte yandan kaçınılmazlık; hukuksal ve teknik anlamda; fennen önlenmesi mümkün bulunmayan başka bir anlatımla, işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder. Olayın önlenemezliği hususunu açmak gerekirse; buradaki önlenemezlik olayla ilgili değildir. Önlenemezlik unsuru, tamamen davranış normu ve borca aykırılıkla ilgili olup alınabilinecek tüm tedbirler alınmış olunsa dahi bir davranış normunun veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlalinin ifadesidir. Yani olay önlenemez olmasına rağmen bir davranış kuralına ya da sözleşmeden doğan borca aykırılık önlenebiliyorsa artık kaçınılmazlıktan söz etme imkanı yoktur.
Kalp krizi sonucu gerçekleşen iş kazalarında kaçınılmazlığın söz konusu olmayacağı dikkate alınarak işveren kusuru ile bünyesel faktör arasındaki dağılımın ne miktarda olduğunun tespiti gerekmektedir. Zira, kaçınılmazlıktan farklı olarak bünyesel faktörden davalı işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir.